26 Aralık 2015 Cumartesi
KELİMELER 2.2 - Dağ Evi
Elimde yan flütümün kutusuyla içeri girdim. Loş evin uzun zamandır kullanılmadığını bilmeme rağmen temiz, çiçeksi bir kokuya sahip olması garipti. Mehmet'in arkamdan yaklaştığını fark edemeden kulağımı sağır edecek derecedeki borazan sesiyle yerimden sıçradım.
"Ne yapıyorsun sen ya? Sağır mı edeceksin beni?"
"Mızmızlanma çocuk gibi hemen ya. Şaka yaptım kızım."
"Sevmiyorum şakalarını. Bana yapma." Omzunu silkip içeri geçti. Dağ evinin büyük salonuna ilerlerken peşinden gittim. Olduğu gibi duran büyük vitrine bir bakış attım. Vitrinin tam ortasındakine elini uzatmasıyla bir tane vurdum omzuna Mehmet'in.
"Ne vuruyorsun ya?"
"Dokunma ona."
"Kızım, alt tarafı bir kaval. Ne olacak dokunsam?"
"Dedemden kaldı o. Sakın dokunayım deme. Ben yukarı çıkıp odalara bir bakacağım."
"Aman tamam be. Amma kıymetliymiş."
Merdivenleri çıkarken duvarlara tutundum. Karanlık had safhadaydı ve buradan düşersem kesin kolumu, bacağımı kırardım. Konsere iki hafta kala başıma gelebilecek en kötü şey olurdu bu. Koridordaki floresan çatırdayarak açıldı. Banyoya girip ellerimi yıkarken duşakabine baktım. Saat geç olmuştu. Ama sabah ilk işim duş almak olacaktı. Çocukken kaldığım odaya girdim usulca. Her şey dedem öldüğünden beri aynı yerinde duruyordu. Bir kez bile gelmemiştim o günden sonra buraya. Ayakkabılarımı çıkarıp annemin ev terliklerini giydim. Çoğu zaman benimle uyurdu. Ondan olsa gerek, benim odamda kalmıştı terlikleri de. Dolabımdan birkaç parça eşya alıp Mehmet'in yanına indim. Yanan bir şömine ateşi karşıladı beni. Kış mevsimindeydik ve dağ evinin keskin soğuğunu yeni hissetmiştim daha.
"Şömineyi yakmışsın. Cansın valla. Al bakalım bu çarşaf, bu da battaniye. Koltukların yastıkları rahattır diye yastık getirmedim."
"Hemen uyuyacak mıyız?"
"Ben çok yorgunum Mehmet. Hemen yatacağım." dediğim sırada kesti sözümü.
"Dur, şu paraları bir taksim edelim önce."
"Ne parası? Ayrıca demedim mi sana kaç kere kullanma şu kelimeyi diye? Bölüştürelim diyemiyor musun?" Güldü sinsi sinsi.
"Millet anlamıyor ya. Hoşuma gidiyor yüz ifadeleri."
"Hastasın oğlum sen. Ne parasıymış bu? Söyle bakalım."
"Kızım son sokak konserinin parası işte. Bende kaldı ya toplanan tüm para. Onu diyorum."
"Aman boşver. Sabah verirsin. Hadi iyi geceler."
"Eh, peki madem. Sana da iyi geceler."
Odama çıktım tembel adımlarla. Kıyafetlerimi değiştirecek halim bile yoktu. Sokak konserini vermiş, dünden yola çıkana dek çalışmış, öğlen gibi de yola çıkmıştık. Bizi bekleyen büyük konsere dinlenmiş halimizle çalışabilirdik ancak. Diğerleri de ancak yarın gelebileceklerdi.
Çarpan bir kapı sesiyle kaşlarımı çattım. Odamdan çıkıp merdivenleri inerken tedirgindim.
"Tuvalete falan girmiştir çocuk canım, ne olacak sanki? Hem hangi hırsız gelir ki dağ evine?" diye kendi kendimi sakinleştirmeye başlamıştım ki önce boş salon, sonra da bıraktığım yerde duran battaniyeyle çarşaf çarptı gözüme. Çatık kaşlarımla kapıya döndüğümde askılık çekmişti dikkatimi. Oysa emindim, adım gibi hem de. Asmıştı paltosunu oraya Mehmet. Şimdiyse askılık dedemin sekiz köşeli kasketini taşıyordu bir tek.
Dünya
09.12.2015
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder