![]() |
Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası (2012) |
Şu sıralar koca bir
orkestra gibiyim. Bir taraftan, hayatın notaları üzerine 20 yıllık tecrübem. Diğer
yanda enstrümanımın çıkardığı bozuk akort sesleri. Düşünüyorum da, tek benim mi
seslerim yanlış çıkıyor? Yalnız olsam yanlış olmam detone etmezdi belki
hayatımı. Oysa koca bir orkestra. Ağır… Tın… Tın… Tın… Sessizlik. Herkes yakalamalı
birbirinin notasını. Kimisi kaçırıyor geç kalıp. Kimi erken basıyor tuşlara… Dinlemiyor
çünkü kimse bir başkasının ritimlerini. Duymak istemiyor belki de. Belki de bir
özgürlük tonu tüm aradığı.
Bir orkestra, yalnız
başına üflediği uzun bir yalnızlık gerektirir insana. Bir başına kalmışlık. Kendi
ritmini tutturamayan, bir başkasının başını ağrıtır. Neyse ki hayat tek bir
enstrümana sığdırmıyor tüm ömrü. Roller değişiyor bazen. O ilk aldığı
enstrüman, kılıfına sığmıyor. Bambaşka bir enstrüman oluyor. Seni de
değiştiriyor zamanla. Kılıfına sığmadığı zamanlar oluyor ruhunun. Kimi besteler
silinmiyor aklından, arka cebinde taşıyorsun onları, içlerine sıkıştırdığın
anılarınla beraber.
Kimi sesler de içinde
yankılanıyor. Kaçamıyorsun. İnsan ne kadar uzaklaşsa da kaçamıyor seslerden. Nefesin
yetmiyor bazen üflemeye. Dostunun kıymetini bilmen için gerekiyor bazen soluk
soluğa kalman. Yırtılıyor kimi zaman tellerim. Yarısı kopuk tellerimle bekliyor
öylece orkestra. İçinde kopuyor kimi zaman teller. Ruhunun en ücra köşelerinde.
Gaipten gelen birkaç sesin ardından. Akustik yaşıyorsun bazen hayatı… Tek bir
notayla sıkıcı olurdu zaten. Notaların zıtlıkları değil mi zaten, bu akordu
bozulmuş hayatları dinlenebilir kılan?
Haşim VERGİLİ
24.02.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder