“Metafor 2” serisinde yazan kişiyle ilgili (kendisi, ailesi,
çevresi, işi, okulu vb.) olan bir şey, başka bir şeye benzetilerek
anlatılmıştır.
Biz dünyadaki bütün insanların sabırsızca
izlemek istediği, ülkesine gelsin diye dua ettiği mükemmel bir gösteriyiz.
Dışarıdan bakıldığında gülümseten bir renk cümbüşüyüz. Bünyemizde her çeşit
gösteri bulunuyor, her kesime bir şekilde hitap edebiliyoruz.
Başımızda ‘’Eşref Saati’’ var. Grubun
lideri o. İrili ufaklı köstekli saatlerini gözlerinizin önünde yuvarlayarak bir
aslanı bile uyutup minik bir kediye çevirebilir. Sizi bir maymun olduğunuza
ikna edebilir veya bir kuş olduğunuza. Aramızda kalsın ama işin sırrı her zaman
yumuşak ve kalbinize dokunan bir tonda tuttuğu sesi. Ve belki bir de, okyanusu
andıran gözleri. Kendisi ilginç bir adamdır ama bizi bir arada tutan da odur.
Onun sağ koluna gelirsek, adı ‘’Çavuş’’.
Lakabı sizi aldatmasın kendisi bir kadın. Bütün gösterinin akışını, sirkin
düzenini o ayarlıyor. Kendi gösterisi nedir mi dediniz? Bir şeyler yutmak!
Midesi o kadar büyük ki gözlerinizin önünde koca bir bıçağı zorlanmadan
yutabilir. Sadece bıçak olsa iyi, bazı efsanelere göre sirki ilk kurduklarında
koca bir masa yutmuş! Evet, biliyorum ne kadar güçlü bir sindirim sistemi değil
mi?
Daha sonrasında bizler geliyoruz. Sarmaşık,
İpler Kraliçesi, Şaklaban, Mucit ve bendeniz Medusa. ‘’Sarmaşık’’, sert bir görünüşe sahiptir ama şeker gibidir.
Ciddi bir disiplinle çalışır ama göz göze geldiğinizde size göz kırpmayı veya
gülümsemeyi es geçmez. Aynı anda şaklattığı iki kırbacıyla komut vererek
penguenleri dans ettiriyor. Çok saçma geliyor kulağınıza belki ama kesinlikle
izlemek için para ödemeyi isteyeceğiniz kadar ilginç.
‘’İpler Kraliçesi’’, hem görünüşü hem de
yaptığı gerilim dolu gösterilerle yüreğinizi hoplatabilir. Çünkü o minik
bedenin, metrelerce yükseklikteki ip üzerinde attığı taklalar her kalbin
dayanabileceği türden değil. Bir gün nasıl bu kadar cesur olduğunu sorduğumda,
sadece kaybetme riski olduğunda gerçekten yaşadığını hissettiğini ve bunun
cesaret değil aslında mutlu olmak için kendince bulduğu bir kestirme olduğunu
söylemişti. Onu pek anlayamıyorum…
‘’Şaklaban’’, adından da belli olduğu gibi
iki saatlik gösterimizin rahatlatma noktası. Giydiği uyumsuz smokinler bile
sizi güldürebilir. Ama inanın bana kıyafetlerinin aksine sevecen tavırları,
esprileri ve hafif sulu şakaları son modadır.
‘’Mucit’’, bizim ailemizin en küçüğü, aynı
zamanda sirkin beynidir. Matematikten fiziğe her konuda çok başarılıdır. Elindekilerle
yeni şeyler üretmeye bayılır. İzleyicilerden topladığı ilginç eşyaların
birleşiminden mucizeler yaratmak onun işi. Bir keresinde, bir mendil, bir
parfüm şişesi ve bir çatal kullanarak bir gitar yaptığını görmüştüm. Ne beceri
ama! İleride parlak bir bilim insanı olur belki de kim bilir?
Gelelim bana… Bana ‘’Medusa’’ diye
seslenirler ama kimseyi taşa dönüştürdüğüm yok. Sadece saçlarımı benzetiyorlar.
Çünkü vücudumda gezen elektrik yüzünden sürekli hareketli ve diken gibi
oluyorlar. Evet şaşırmayın, normal insanların aksine elektriği vücudumda
fazlaca barındırıyor ve bu şekilde bir ampulü bile bir dokunuşla yakabiliyorum.
Sebebi doktorlar tarafından bulunamadı ama ailem hep, benim üretimimde bir
imalat hatası yaptıklarını söylerlerdi. Belki de doğrudur, ne dersiniz?
Ve işte bizim gezgin ailemiz. Bir o kadar
güzel, bir o kadar korkunç. Birbirimizden her ne kadar farklı olsak da bir
çadırın ayakta durmasını sağlayan demirleriz her birimiz. Birimiz bile eksik
olsa dengemizi sağlayıp çadırı kuramaz, insanları bu muhteşem gösteriden mahrum
bırakırız…
Nurdan FATOĞLU
24.02.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder