“Şimdi o yıllara dönsem.” dedi Nazan. Yurtta ders
çalışırken çektirdiğimiz fotoğrafa bakıp “En başa, kayıt günü karşılaştığımız
güne.” “Masumiyet filan değil aradığım,
temize çekmek de değil.” dedi ardından.
“O yıllara dönerek neyi değiştirebiliriz bir bakalım…da
ben senin kadar iyimser değilim.” dedim. Pavesa’nın “Bu şehir arkandan
gelecek…” dizesi geldi aklıma da, biraz da gülsün diye, “Hormonların senle
olduğu sürece rahat vermeyecek, aklın fikrin aşkta meşkte olacak” dedim. Ancak
iki sevgili arasındaki zaman diliminde doyasıya görebildiğim Nazan biraz da
sitemkar “En azından daha seçici davranır o şımarık Yunus’a haddini
bildirirdim.”
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler diyorsun ha!”
“Yok o kadar da ağlak bir istek değil benimkisi
aslında.” dedi ve fincanları, su bardaklarını tepsiye doldurup mutfağa gitti.
Elinde iki büyük poşetle döndü. “Ben de mutfağı temizliyorsun sandım.” dedim
gülerek Nazan’ın bu ev kadını hallerine sarmasına takılmayı severdim. “Yok
canım ne temizliği,” dedi. “Giymediğim, giyecek yerimin kalmadığı, giyemediğim,
her neyse elbiseleri topladım dün. Bak bakalım; işine yarayan varsa al,
kalanını da Emine’ye veririm, iki tane yetişkin kızı varmış, yıllardır tanırım
Emine’yi, koşuşturmadan elimiz değmemiş bunca yıl iki laf etmeye. Ha! En
aşifteleri seç! Emine giydirmez kızlara onları, yarın temizlik var götürsün kadıncağız.”
Ağzım kulaklarımda,
“Bayılırım…” dedim. “Çok eğlenceli, hem yakında bir
kuzen düğünü var, bakarsın düğün için de bir şeyler buluruz ha!” “Düğün gemide
olacakmış.” dedim sonra, art arda şakıyordum susmadan, neşemin asıl nedeni
Nazan’dı aslında, yıllar sonra bıraktığımız yerden devam ediyorduk. Elbise
filan bahane.
O güzelim iş kıyafetleri, gece elbiseleri çıktıkça
torbadan, serildikçe koltukların üstüne Nazan daldı gitti uzaklara, gözleri
marazlandı da göremez oldu sanki, benim de keyfim kaçtı. “Hadi! Bir kahve daha
içelim.” dedim. “Bu sefer ben yaparım.”
“Tamam.” dedi.
“Hem ben şimdi bu elbiselerin içine giremezsem çatlarım
kıskançlıktan.” dedim ve mutfağa gittim.
Nazan uluslar arası bir şirketin departman
sorumlusuydu, aynı zamanda üç genel müdür yardımcısından da biriydi. Çok yoğun
çalışırdı. İyi para kazanırdı, nerdeyse her aldığı primle bir ev alır ya da bir
önceki aldığı evin kredi borcunu kapatırdı. Bu ağır iş temposuna kocası
dayanamadı iki yıl önce boşandılar. Ayrılık sürecini omzunda ağlayarak
geçirdiği iş arkadaşı ona evlenme teklif ettiğinde iş işten geçmişti. Nazan’ın
tüm hikayesini anlattığı Levent gayet çağdaş görünümlüydü fakat hastalık
derecesinde kıskanç bir adamdı. Evlendiler. Kısa bir süre sonra önce
çalışmasını istemedi yeni koca Nazan’ın, sonra da eskilerden kadın arkadaşlar
dahil hiç kimse ile görüşmesine izin vermedi. Bu görüşülmeyecekler listesinde
ben de varım. Levent iş seyahatlerine gittiğinde gizlice görüşüyoruz.
“Kahveler geldi!” dedim yüzüme kocaman bir gülümseme
takıp.
20.04.2016
Yelda UGAN
Yine doyumsuz bir yazı okudum.Bazı kitaplar vardır''Eyvah''bitti diye üzüldüğüm.Sizin yazdıklarınız da öyle bir tat bırakıyor bende.Durmayın hep yazın lütfen!
YanıtlaSilSevgimle.