19 Ocak 2016 Salı

KAĞITTAKİ KELİME .1 - Orosmo


"Kağıttaki Kelime" serisinde rastgele seçilen kağıtlarda yazan kelimelerle hikayeler oluşturulmuştur. Kelimeler yazıların başlığında da yer almaktadır.


OROSPU

Çocuk 3-4 yaşlarında var yok. Çevresindeki aile efradından oluşmuş kalabalık

“Emine halan sana ne dedi?” 

diye soruyorlardı hep bir ağızdan. Belli ki çok eğleniyorlardı. Çocuk da tüm saflığıyla,

“Orosmo”

diyordu tekrar tekrar her sorulduğunda, ilgisini topladığı kalabalığa, onlar da yerlere yatıyorlardı gülmekten.

Çocuğun ailesi taşındı Emine halanın yanındaki evden, babasının tayini çıktı. Sonra unuttu çocuk da…

...

“Büyüyünce hayat kadını olacağım!”

dedi çocuk, akşam yemeğinde babasına…

Dili sürçtü çocuğun, iş kadını diyecekti. Nerden bilir yoksa bir lokma çocuk orospu olmayı!

...

Mutfak penceresinden kendime baktım, limon ve kavak ağaçlarının arasından... Babamın yüzünün alı al moru mor olduğu o akşam yemeğini yediğimiz mutfaktan.

Elimde pirinç ayıkladığım tepsi, hala hava çok sıcak. Kavakların altında oturuyoruz her akşam üstü bu saatlerde. Belki biraz eser de…. Sürekli başımı kaldırıp ağaçların tepesindeki yapraklara bakıyorum, rüzgarla oynaşmaya başladılar mı diye. Ne gezer! Mahallede bir biz varız bir de bizim evin arka tarafındaki büyük portakal ağacı bahçesine bekçilik eden Fadime teyzeler. Kocası Durmuş amcayı sevmiyorum. Bir keresinde mutfak penceresinden bizim evi gözetlerken yakaladım onu.
Off!... Eylül’ü iple çekiyorum, arkadaşlarım dönsün artık!

...

Bir gün,
“Orospu!”

dedi Fadime teyze kızgınlıkla, kocasının hiç hazzetmediği akrabalarını anlatırken.

“Fadime deme öyle çocukların yanında!” 

dedi annem, bizi azarlarken kullandığı ses tonuyla. Fadime teyze kulaklarına kadar kızardı da bir süre konuşamadıydı. O zaman da anladım, “ayıp” bir şey olduğunu!?…

...

Çocukluk anılarını düşündü kadın…. Ağlarken bir an gülümsedi, buldukları boşluktan ağzına girdi gözyaşları.

“O’na orospu diyemezsin!” 

dedi adam yanında oturan kadına, karısına…

Kadın oturdukları banktan boğaza bakıyordu, Kireçburnu’ndaydılar.  Yemeğini yarım bırakıp zor atmıştı kendini sahile, adam da arkasından gelmişti apar topar hesabı ödeyip. Aylardır ilk defa makyaj yapmıştı fakat tutamadığı gözyaşları ile birbirine karışmıştı farı, rimeli. Kocasına çocukları üzerine yemin ettirmişti de adam itiraf etmişti sevgilisi olduğunu. Üniversite yıllarında yurtta kızlarla bağır çağır söyledikleri şarkı sözleri içini acıtıyordu şimdi; “öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi öğreniyorsun…” Oysa bir adamın karısı olmak “öteki” olmamak bilirdi kadın…

                                                                                                              Yelda UGAN

                                                                                                                13.01.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder