Kendime karşı değişen algım, beni daha bir huysuz,
alıngan ve küskün hissettiriyor. Bir filmi daha önce görmüş gibi tanıyorum bu
hissi; utanıyorum ardından.
Psikolog diyor ki “Yas tutuyorsun. Bir dönemi
kapatmışsın ve gidenin ardından ağlıyorsun.” Nerdeyse “Ağla açılırsın.”
diyecek. Psikiyatrist; “Geçmişin yaşanmamışlıklarla dolu, ‘ben büyüyünce…’
duygunla yüzleşmelisin.” Spiritüel şifacılar, “Regresyona ihtiyacın var, blokajlarından
kurtulmalısın.” Jinekolog ve endokronolog ise zaten bütün bu olup bitenlerin
baş müsebbibi.
Her gün kullanmam gereken ilaçlar, almazsan olmaz
hormonlar, 3 ayda bir tekrarlanacak olan tahliller, yıllık kontroller filan. Çantamda
bir dolu doktor adı, randevu tarihleri, çeşitli seanslar, ilaçlar ve her önüme
gelene cömertçe sunduğum bana, aslında olan bana ait yepyeni argümanlar.
Başta kocama olmak üzere, aileme, arkadaşlarıma,
arkadaşlarımın arkadaşlarına, kocamın ailesine titrek bir sesle anlattığım, yeni dönemim. Kocamınkini her gün yeni bir sosla
çeşnilendiriyordum, yıllanmış kıvama gelmiş olanlar tercihimdi, yeni bir şey
deneyecek halim yoktu ya! Nasıl olsa elimde yeteri kadar vardı.
Ben her sesimi titreterek döktüğüm içimin, şefkatle toplanıp
ve hatta katlanıp tekrar yerine konacağını sandım. 3-5 derken kimsenin ilgisi
yeterince iyi, yeterince yakın, yeterince samimi gelmiyordu bana. Oysa ben çok
hastaydım, vücudumun ve ruhumun tepkisi “az” bileydi. Kendi kendimi yok
ediyordum.
Bir insan bir şeyden kaç kere şikayet edebilir?
Kaçıncıdan sonra inanmaz ona kimse veya kaçıncı inanmayandan sonra inandırıcı
olmadığını anlar? Gibi türlü çeşit sorularla uğraştım kendimle uzunca bir süre.
Aman Allah’ım! Ne kadar sıkıcıyım, ne kadar
sıkıcıymışım. Her 5 insandan birinde görülen, özellikle de kadınlarda, haşimato hastasıyım. Sesimi titreterek
“kurban” ilan ettiğim beni Çernobil hasta etmiş.
23.03.2016
Yelda UGAN