"Kağıttaki Kelime" serisinde rastgele seçilen kağıtlarda yazan kelimelerle hikayeler oluşturulmuştur. Kelimeler yazıların başlığında da yer almaktadır.
OROSPU
Çocuk 3-4 yaşlarında var yok. Çevresindeki aile
efradından oluşmuş kalabalık
“Emine halan
sana ne dedi?”
diye
soruyorlardı hep bir ağızdan. Belli ki çok eğleniyorlardı. Çocuk da tüm
saflığıyla,
“Orosmo”
diyordu tekrar tekrar her sorulduğunda, ilgisini
topladığı kalabalığa, onlar da yerlere yatıyorlardı gülmekten.
Çocuğun ailesi taşındı Emine halanın yanındaki evden,
babasının tayini çıktı. Sonra unuttu çocuk da…
...
“Büyüyünce hayat kadını olacağım!”
dedi çocuk,
akşam yemeğinde babasına…
Dili sürçtü çocuğun, iş kadını diyecekti. Nerden
bilir yoksa bir lokma çocuk orospu olmayı!
...
Mutfak penceresinden kendime baktım, limon ve kavak
ağaçlarının arasından... Babamın yüzünün alı al moru mor olduğu o akşam
yemeğini yediğimiz mutfaktan.
Elimde pirinç ayıkladığım tepsi, hala hava çok sıcak.
Kavakların altında oturuyoruz her akşam üstü bu saatlerde. Belki biraz eser
de…. Sürekli başımı kaldırıp ağaçların tepesindeki yapraklara bakıyorum,
rüzgarla oynaşmaya başladılar mı diye. Ne gezer! Mahallede bir biz varız bir de
bizim evin arka tarafındaki büyük portakal ağacı bahçesine bekçilik eden Fadime
teyzeler. Kocası Durmuş amcayı sevmiyorum. Bir keresinde mutfak penceresinden
bizim evi gözetlerken yakaladım onu.
Off!...
Eylül’ü iple çekiyorum, arkadaşlarım dönsün artık!
...
Bir gün,
“Orospu!”
dedi Fadime teyze kızgınlıkla, kocasının hiç hazzetmediği
akrabalarını anlatırken.
“Fadime deme
öyle çocukların yanında!”
dedi annem, bizi azarlarken kullandığı ses tonuyla.
Fadime teyze kulaklarına kadar kızardı da bir süre konuşamadıydı. O zaman da
anladım, “ayıp” bir şey olduğunu!?…
...
Çocukluk anılarını düşündü kadın…. Ağlarken bir an
gülümsedi, buldukları boşluktan ağzına girdi gözyaşları.
“O’na orospu diyemezsin!”
dedi adam yanında oturan kadına, karısına…
Kadın
oturdukları banktan boğaza bakıyordu, Kireçburnu’ndaydılar. Yemeğini yarım bırakıp zor atmıştı kendini
sahile, adam da arkasından gelmişti apar topar hesabı ödeyip. Aylardır ilk defa
makyaj yapmıştı fakat tutamadığı gözyaşları ile birbirine karışmıştı farı, rimeli.
Kocasına çocukları üzerine yemin ettirmişti de adam itiraf etmişti sevgilisi
olduğunu. Üniversite yıllarında yurtta kızlarla bağır çağır söyledikleri şarkı
sözleri içini acıtıyordu şimdi; “öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi
öğreniyorsun…” Oysa bir adamın karısı olmak “öteki” olmamak bilirdi kadın…
Yelda
UGAN
13.01.2016